Yazılar

 


Beslenmede en büyük sorun

Beslenmenizde En Büyük Düşman Enflamasyondur

Beslenmeyle ilgili son yıllarda yapılan araştırmalar, diyet konusunda birçok yeni önemli gerçekler ortaya çıkartıyor... Bu araştırma neticelerinden biri de Deepak Chopra ve Rudolph Tanzi'nin ortak yayınları "Super Genes" kitabında yayınlandı. Artık yediğimiz her lokmanın genlerimize, dolayısıyla bedenimize doğrudan olumlu veya olumsuz etkileri olduğu biliniyor... Aslında yaşam tarzımızın, karşılaştığımız stresin, uyku yapımızın ve duygularımızın genlerimizle doğrudan bir iletişim ağı bulunmaktadır.

Bilinçli beslenme ile sağlığımızı etkilemenin yeni boyutları ortaya çıkmıştır. Sağlıklı diyet için bir dönemler kalori, vitamin, yağ, protein ve karbonhidrat gibi çok önemli verilere dikkat edilirken, yeni araştırmalar, bedenin beslenmeye göstereceği genetik tepkinin belki daha da önemli bir kriter olduğunu göstermektedir.

Enflamasyon bedende birçok rahatsızlığın tedavisinde faydalı bir rol oynamaktadır. Örneğin bir yaralı veya hasta dokuya veya rahatsızlık yaşanan bölgeye ilave kan ve oksijen getirir. Bununla beraber bedende yavaş yavaş biriken ve birçok hastalığın nedeni olan enflamasyonun (iltihap) ortaya çıkmasının diyetimizle ve duygu yapımızla çok yakın ilişkisi vardır. Son yıllarda yapılan araştırmalar, özellikle düşük seviyede olmakla beraber sürekli devam eden, sinsi bir yapıda gelişen enflamasyon oluşumunun şeker hastalığı, kalp rahatsızlıkları, romatizmal hastalıklar, kanser ve aşırı şişmanlıkla çok yakından bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle anti-enflamatuvar diyet uygulanması gittikçe daha da önemli hale gelmektedir.

İnsanların mide ve bağırsak sisteminin toplam yüzey alanı tahminen 300-400 metre karedir. Yani bir tenis kortunun yüzey alanından dahi oldukça büyük bir alan... Bu alan sadece bir hücre kalınlığındaki bir epitel tabakayla kaplanmıştır. Bu yüzey alanının tek hücreli ince bir tabakadan oluşmasının nedeni, hazım süresinde besin maddelerine ayrıştırılmış gıdaların hücrelere taşınabilmesi için, bu geçirgen yüzey alanından kolayca bedenimize girebilmesini sağlamak içindir. Bedenimizdeki genlerden onlarca defa daha fazla gen mide ve bağırsak sistemimizdeki bakteri kolonisinde bulunmaktadır. Mikrobiyom adı verilen bu bakterilerin sağlıklı olması, bedenimizin de sağlığı için en önemli faktörlerden biridir.

Örneğin bir muz yediğimizi düşünelim. Muz, mide ve bağırsak sistemimizde hazmedilerek besin değerlerine ayrışmakta ve bu besin maddeleri, sindirim sistemimizi sararak, mikrobiyom ile reaksiyona girmektedir. Yediğimiz muzun oluşturduğu faydalı besin maddelerinin bir kısmı bu ince epitel tabakadan ve bağırsak duvarından geçerek kan akımına karışıp hücrelerimize giderek genetik aktiviteye neden olur. Muzun başta fiber yapısı olmak üzere hazmedilemeyen kısımları ise mikrobiyomun beslenmesi için çok önemlidir. Bu arada muzun - başta fiberler olmak üzere - hazmedilememiş kısımları mikrobiyomu besleyerek görevlerini yapmaya devam ederler.

Aşırı işlenmiş, ayaküstü yenilen, yüksek yağ ve kalorili gıdaların kandaki beş farklı enflamasyon markerlerini oldukça yükselttiği anlaşılmaktadır. Anti-enflamatuvar diyetin en önemli adımı işlenmiş gıdalarda yüksek derecede bulunan yağ ve basit karbonhidratlı gıdalardan uzak kalmaktır. Enflamasyon ile mücadelede faydalı besinler ise, tercihan organik olan; yağlı balıklar, ağaçlarda yetişen kabuklu yemişler, tohumlar, koyu lifli yeşil sebzeler, yağ oranı düşük sütlü ürünler, domates, pancar, zeytin yağı, fesleğen, sarımsak, kara biber, zencefil, zerdeçal gibi bazı baharatlardır.

Anti-enflamatuvar beslenmenin iki cephesi vardır. Bir taraftan enflamasyona karşı bedeni doğrudan koruyan faydalı besinler seçmemiz, diğer taraftan da enflamasyon ile mücadelede bedene destek veren mikrobiyomu besleyecek gıdaları tüketmemiz faydalı olur.

Mikrobiyomun genellikle farklı kültürlerde farklı bakteri floralarından oluştuğu görülmektedir ve henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bununla birlikte sağlıklı bir mikrobiyom geliştirmede iki etkenden faydalanılmaktadır:

PROBİYOTİKLER

Probiyotikler, ilave olarak doğrudan alınabilecek mikro organizmalardır. Doğal olarak yapılmış yoğurt ve ev yapımı turşu tüketimi bu konuda faydalı olup, alınan sürekli ilave probiyotiklerin uzun vadede bedene etkisi henüz anlaşılmamıştır.

PREBİYOTİKLER/h3> Prebiyotikler, diyetimizle aldığımız ve mikrobiyom yapısının sağlıklı gelişmesi için çok faydalı olan fiber besinlerdir. Tek tip yerine çeşitli fiber besinler tüketilmesi önerilmektedir. Sebze ve meyve çeşitleri, tam tahıllar ve kuru yemişlerde bulunan fiber çeşitleri bu konuda olumlu destek vermektedir. Saf kepekli ürünlerin sert ve kaba yapısı bağırsak duvarını tahriş edebilir. İşlenme sürecinde fiber dokusu tamamen yok edilen işlenmiş pirinç, un ve şeker gibi beyaz ürünlerden ne kadar uzaklaşabilirsek, diyetimiz bu konuda o derecede sağlıklı olur.

Sonuç olarak, beslenme konusunda bilinçlenmek ve her türlü sağlık sorunlarınız için doktor tavsiyesi almak en geçerli yoldur.



Etiketler:    beslenme, en büyük sorun, enflamasyon






Popüler Etiketler


  • iletişim
  • duygusal özgürlük
  • bilinçli iletişim
  • kuantum
  • insan
  • dna
  • kader
  • yaşam
  • özgür irade
  • karşılık vermek

Email listemize kayıt olarak güncel haberlerden ve gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.
E-posta Listesi