Neden Ayurveda

 

İsmim Atom Damalı... Meslek olarak temel eğitimim Makina Mühendisliği konusunda oldu. Ancak görev olarak çok farklı sektörlerde, çok farklı işler yaptım. Üniversitelerde öğretim üyeliği yaptım... Birçok farklı konuda kendi şirketlerim oldu... Bir dönem kamuda yöneticilik görevimi yerine getirdim... Bir müddet yurt dışında taahhüt işleri yapma fırsatım oldu... Onlarca farklı konuda hizmet veren vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşlarıda kurucu ve yönetici olarak hizmet ettim... Farklı konularda kitaplar yazdım...
Son 5 - 10 yıldır, belki de gittikçe artan yılların yorgunluğunu bedenimde daha yoğun hissetmekten dolayı, belki de memleketimizin içinde olduğu kaotik duruma karşı hiç birşey yapamamanın çaresizliğini biraz unutmak için, sağlık konusu ile daha yakın ilgilenmeye başladım. İşte bu kitapta gündeme getirdiğim konular, son yıllarda bu konuda aldığım eğitimlerden ve az da olsa yaşadığım tecrübelerden ortaya çıkmıştır...

Gençlik yıllarından itibaren zaman zaman karşılaştığım sağlık problemlerini doğal olarak hep modern batı tıbbı metotlarıyla çözmeye çalıştığımızı hatırlıyorum. Bize mühendislikte öğretilen bir kural vardı. Benzer şartlara, aynı çözümler uygulandığı takdirde, benzer neticeler elde edilmelidir... Tıbbi sorunlarda, sorun aynı olmasına rağmen, aynı çözüm teknikleri kullanılmasına rağmen, alınan neticelerin çok farklı olduğunu gördüğüm birçok örnekle karşılaştım. Bunlar dikkat çekici neticelerdi.

Yani aynı semptomlar, aynı testler, aynı tahlil neticeleri sonunda benzer çözümler; ilaçlar, ameliyatlar vs uygulanıyor... Neticede, bir hasta tamamen tedavi oluyor, başka bir hasta aynı çözümlerden sonra belki de hayatını kaybediyor... Bilimsellikte bunun kabul edilmesi kolay değildir...

Kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse...

Çocukluk yıllarımda geçirdiğim önemli bir rahatsızlık olmadı... Gençlik yıllarımda ise, büyük eklemlerimde şişmeler, belimde ve sırtımda ağrılar oluşmaya başladı. Tahliller, doktorlar, hastanelerde uzun zamanlar geçirdikten sonra, Amerika’da yapılan bir genetik tahlil neticesinde Anklisan Spondilit olduğum teşhisi kondu. Yani zamanla bel ve omurgalardan başlamak üzere kemiklerin yüzeyinde kalsiyum parçacıkları oluşarak, kemikler birbirine yapışıyor ve insanın hareket kabiliyetini azaltıyor. Sabah yataktan ilk kalktığınız zamanda eklem ve kaslarınızda oluşan ağrıların verdiği rahatsızlık yaşam kalitesini epey düşürüyor. Uykusuz geçirdiğiniz bazı geceler de olmuyor değil... İlaçların tesiri de epey sınırlı oluyor, ciddi bir iyileşme olmuyor...

Gittiğim fizik terapistlerinden biri yoganın da faydalı olabileceğini söyleyince, ciddiye alıp bir yoga stüdyosu aramaya başladım. O yıllarda şimdiki gibi İstanbul’da onlarca yoga merkezi de yok. Etiler’de Om Yoga isimli şirin bir stüdyoda ilk dersimi aldım. Nedense yoga sadece kadınların ilgi duyduğu bir konu. Bu nedenle sınıfta genellikle tek erkek katılımcı ben oluyorum. Birçok erkek arkadaşıma benle yoga yapmaya gelmelerini teklif ettiğimde karşılığında hep sinsi bir gülümseme aldım. Gene de vazgeçmedim ve ağrılarımı azaltmaya çalıştım. Gerçekten de altı ay sonra ağrıların azalmaya başladığını görmek beni sevindirdi. O zamandan beri haftada ortalama 2 veya 3 ders olmak üzere yogaya devam ediyorum. Bakıyorum da, 20 yıl geçmiş. İlk başladığım zaman öne eğilmelerde parmaklarım ancak dizime zor erişirken şimdi avuç içimi yere yapıştırabilmek, hatta tek ayak üzerinde çoraplarımı giyebildiğimi görmek beni mutlu ediyor. Eşime göre, bedenimde sağladığım esneklik, düşüncelerime ve davranışlarıma da yansımış... Söylediğine göre katı prensiplerim epey yumuşamış, daha huzurlu ve toleranslı olmuşum... Öyleyse ne mutlu bana...

Sağlığımda ve yaşam kalitemdeki bu düzelme benim Doğu yaşam tarzına biraz daha fazla ilgi göstermeme neden oldu. Zamanla Çin ve Hint felsefelerini ve özellikle Hintlilerin binlerce yıl önceye dayanan yaşam bilimi olan Ayurveda’yı öğrenmeye çalıştım. İyi ki de yapmışım...

5 yıl önce de benzer bir kemik ve eklem ağrıları topuğumda aşil tendonumda kendini göstermeye başladı. Topuğumda hafif bir şişlik ve enflamasyon oluştu. Sol ayağımı bastığımda oluşan ağrı düzgün yürümemi engelliyordu. Kısa bir süre sonra seke seke yürüdüğüm için dizimde de ağrılar olmaya başladı. Röntgenler, MR’lar neticesinde teşhis kondu: Aşil Tendonit... Önerilen tedaviler ise aşil tendona kortizon iğnesi ve fizik tedavi. Kortizon iğnesinde risk olduğu için fizik tedaviyi tercih ettim ve 100’lerce saat fizik tedavi oldum. Tam bir netice alamadığım için bir de yurt dışında şansımı denemek istedim. Dünya’nın ortopedi tapınağı olarak bilinen New York’daki Hospital for Special Surgery’ye gittim. Tek önerileri Türk doktorlarımız gibi kortizon iğnesi oldu. Ona da garanti vermediler ve 2 veya en fazla 3’ten fazla kortizon iğnesi olunamayacağını da anlattılar. Ancak yaptırdığım kortizon iğnesinin tesiri 3 ay sürdü ve ben tekrar seke seke yürümeye başladım... Bu topal yürüme durumu bütün sene boyunca devam ettikten ve görüştüğüm bütün doktorlardan, “artık birşey yapılamaz” cevabı aldıktan sonra, hep hikaye gibi okuduğum ayurveda’nın terapi gücünü denemeye karar verdim. Ayurveda hakkında kitapta biraz daha detaylı olarak anlatılmakla beraber, burada da ayurveda hakkında birkaç cümle bilgi vereyim...

Ayurveda, Hindistan’da binlerce yıldır uygulanan yaşam bilimi... Modern tıp birçok konseptini ayurvedadan almış olmakla beraber, hastalıkların önlenmesi açısından farklı yaklaşımlar gösteriyor... Son çeyrek asırda Hindistan dışında da bu bilim dalı yaygın bir şekilde araştırmalara ve uygulamalara konu oluyor...

Ayurvedaya göre insan sağlığı, insanın beslenme, duygu ve algı ile ilgili içine aldığı verileri iyi metabolize etmesiyle, yani hazmetmesiyle orantılıdır. Eğer sindirim gücümüz veya metabolize enerjimiz yüksek ise; sağlıklı dokular yaratır, atıklarımızı verimli elimine eder, yaşam enerjimizi olumlu yönlendirebiliriz... Eğer sindirim gücümüz düşükse, hazım sistemimiz iyi çalışmaz ve vücudumuzda toksik kalıntılar birikmeye başlar...

Ayurveda, zihin - beden sisteminde toksin birikmesinin, vücudumuzdaki enerji akımını bozduğunu veya engellediğini öğretmektedir. Enerji akımının bozulması belli bir seviyeye çıktığında ise hastalıklar oluşmaktadır. Fizyolojik yapımızdaki fiziksel kalıntılar (toksin) gibi, zihin yapımızda da duygusal kalıntılar oluşabilir. Korku, kızgınlık, öfke, suçluluk, stres gibi negatif duygular zihnimizde kirlilik yaratır. Aynı şekilde hazmedilememiş tecrübeler de aynen hazmedilememiş besinlerin yarattığı toksik kalıntılar gibi, zihinsel toksinler yaratır ve bir taraftan zihinde karmaşa oluştururken, diğer taraftan sağlıklı enerji akışını engeller... Toksinlerin bu birikimi zamanla hastalıklara dönüşür...

Peki, bu hastalıkların önlenmesi için ne yapılmalıdır? İşte Ayurveda bilimi tamamen bunları anlatmaktadır... Başta beslenme olmak üzere...

Ayurveda ile tedavi olmaya karar verdikten sonra, ilk iş olarak internet üzerinden Hindistan’da bulunan birkaç ayurvedik klinik ile yazışmaya başladım. Neticede yazıştığım yerlerden altyapısının iyi olduğunu düşündüğüm birine gittim. Hindistan’da topuğum için özel bir tedavi yapmadılar. Her gün yoga, nefes egzersizleri, meditasyona ilaveten takriben 3 saat genel beden masajı yapıldı. Özel bir beslenme programı uyguladılar ve gün boyunca değişik zamanlarda bitkisel haplar ve şuruplar verdiler... Bu yerden 11 gün sonra ayrılırken eşimin “ayağın nasıl” sorusuna, “ayağımda ne varki?” diye cevapladığımı hatırlıyorum. Gerçekten 11 günlük ayurveda tedavisi, yıllardır beni rahatsız eden topuğumdaki semptomların tamamen yok olmasına yeterli gelmişti...

Bu gelişmeler beni ayurvedayı ciddiye almama sebep oldu. Öncelikle, artık her sene başında iki haftalık bir süreyle bu ayurveda kliniğine giderek, kendimizi sağlık açısından “reset”leyerek yıla başlamaya karar verdik... Buna ilaveten bu konuda faydalı olacağına inandığım bir eğitim almaya karar verdim ve ABD, Kaliforniya’daki Deepak Chopra Merkezi’nde 18 ay süren bir programa kaydoldum. Bu süre zarfında okuduğumuz kitaplarla, katıldığımız seminerlerle, gördüğümüz terapilerle edindiğim bilgiler, benim o tarihe kadar sağlık ve beslenme konusunda edinmiş olduğum bilgileri önemli seviyede değiştirdi... Kendi yaşamımda gerçekleştirdiğim olumlu değişimin, beslenme ile ilgili olanlarını işte bu kitapta yazarak, bu konu ile ilgilenecek olanlarla paylaşmak istedim...

Eğer bu kitabı merak edip elinize almışsanız, beslenme konusunda yeni yaklaşımlara ihtiyacınız olduğu görülüyor... Umarım bu bilgileri uygulayabilir ve sağlıklı beslenmeyi yaşamınızın bir parçası haline getirebilirsiniz...

Hepimiz için keyifli bir yolculuk olmasını dilerim.



Email listemize kayıt olarak güncel haberlerden ve gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.
E-posta Listesi